13 Ocak 2014 Pazartesi

Aşk bir direniş biçimidir





İlk öykü kitabında tüm zamanları ve zamansızlığı dolaşarak gerçek ve aksi, kibir ve aşk üzerinden ilişkilere değiniyor Arzu Eylem. İlişkilerdeki adaletsizliği, insan doğasının tekinsizliğini kimi zaman masalsı, kimi zaman fantastik öğelerle, kimi zaman da günümüz yaşantısı içinden alarak olabildiğince akıcı ve canlı resmediyor. Öyküler birbirinden bağımsız değil, birbirinin ardılı hatta tamamlayıcısı bir sarmal gibi birbirini takip ediyor.

Fantastik roman okuyucusunun da ilgisini çekebilecek bir kurguyla bu türü öyküleştirme cesaretiyle yola çıkmış Eylem. İrdelediği sadece kadın ve erkeğin dünyasındaki duygulanım farklılıkları değil. Savaşk, Gökçekimi, Yüzümsüz öykülerinden hareketle kavramları da farklılaştırıp, sözcük oyunlarıyla zenginleştirdiğini söyleyebiliriz anlatımını.

Bu dün şeklinde başlayan birinci bölümde günümüz insanının, depresif yanını açar Eylem,  geçmiş yaşamlara, insanlara öykünür. Filmlerde izlenilen, romanlarda okunan, efsaneleşerek dilden dile aktarılan aşklara çok çok uzak olduğumuza hayıflanır. Zamanın inkâr ettiği değil de insanın inkâr ettiklerini serer ortaya. Biryol ve Nazlı aşkının sahiciliği, umutsuzluğu, kırılganlığı üzerine düşündürür. Tarihin sayfalarını çevirir zaman zaman. Yoksulluğun sadeliği ve samimiyeti, kaybolan babaların ardından, gözünü yola dikmiş minik yüreklerin sahiciliğiyle hemhal oluruz.

Tüm zorlu gerçekliğin içinde aşk yeşerebilmiş ve mevsiminden önce kurumuş bir ağaç gibidir aslında. “Kalbimiz atmıyor seğiriyor sanki”(s.11) derken günümüzdeki “aşk” sözcüğünün bugünkü karşılığına itiraz eder gibidir Eylem. Çünkü aşk başlı başına bir direniş biçimidir.

–Mış gibi yaşayanlara da değinmeden edemez Eylem. “Allah için bir milyondan fazla tıklıyor, inancımızın yaşadığını doğruluyoruz.(s.12) sözleriyle sahteliği vurgular, göstermelik davranışları imler. İlk bölüm, yaşantısının içinde hızla akan her şeye karşın durmak, sadece durmak isteyen, akıp giden her şeyi şaşkınlıkla izleyen genç yazar Biryol’un seçimiyle noktalanır. Ölüm Biryol’un gerçeğidir, hasretse Nazlı’nın. “Genelde yazarlar kendileri yerine kahramanlarını öldürür” (s.16)  sözleriyle Eylem, metindeki öykü karakterini iğnelerken, bir yandan da sabrın durmak değil beklemek olduğunu anımsatır.

İkinci Bölümde Sabır Ağacı’nın oluşumu anlatılır. Bu bölüm diğer iki bölümden ayrık durmakta adeta burası bir çeşit ‘yetişkinler için masal’lar olarak adlandırılabilecek öykülerden oluşmaktadır. Bu bölümün ilk öyküsü Çamur Kadın’da yeryüzündeki ilk insan Meryem, yaratıcı Zahir ve Meryem’in aşkı Kâmil arasındaki olaylar ve hesaplaşmalar yer alır. Hem ilk insanın kadın oluşuyla, hem de isim değişiklikleriyle tarihe göndermelerde bulunur Eylem. Yaratılışa, oluşuma, erdemlere ilişkin her şeyin ters yüz edildiği bu öyküde aşkın nasıl var olduğu, katmanlarındaki sayısız duygunun birleşimi-ayrımı üzerinden de zıtlaşmalara yer verir. Aşkın özgürleştiriciliği Kâmil’in kanatlanmasıyla resmedilir. Kâmil kanatlanır ve dişisini göğe yükseltir. Masal bu ya Zahir bu durumdan hoşlanmaz ve Kâmil’in Meryem’e tepeden bakmasını, kızlarını Meryem’e bırakıp oğullarıyla göğe taşınmasını sağlar. Üstelik yeryüzüne, yani Meryem ve kızlarına savaş ilan eder Kâmil. Meryem sabrı, Kâmil hırsı temsil eder. Arzu Eylem burada erkeği kanatlandıranın, Meryem’e duyduğu aşk olduğunu hissettirmektedir. Eril kişinin üstünlük kurma, ‘en olma’ duygusunun çağlar öncesinden geldiğini vurgularken kadının sabrı ve doğurganlığına odaklanır.

Çiçek Açmaz Sabır Ağacı adlı öyküde yeryüzü ikiye ayrılır, iki ırka ayrılır gibi. Öyle keskin, öyle belirleyici bir biçimde. Sabır ağacı kuruyunca karşısında aniden maske ağacı biter topraktan. “Gerçek” sırlı bir aynadır bu dünyada, yalan ise sahteliğin sembolü. Hâl böyle olunca insanlar da aynalı ve aynasız olurlar. Aynasızlar günümüz dünyasında iktidarın güvenlik kollarını temsil eder ya, aynalılar gerçeği gösteren bir avuç insandır aslında. Aynasızlar gerçeğin yerini arar dururlar, oysa aradıkları aynalılardır. Yoksa gerçeği görmek değil, gömmektir niyetleri. Ne aynalılar sırrı açık eder, ne aynasızlar takipten döner.

Uç… Uç… Uç… öyküsünde aşksız bir masal ülkesinde hükümdar cüce şah halkına kibir ve öfke saçar. Bu kibir ve öfkenin gölgesinden kurtulan aşk büyüyecektir Barış ve Sevgi’yle. İmkânsızın imkânlı hale dönüştüğü, sevgi ve barışın birleştiriciliği, bütünlüğü, sahipleniciliğiyle halkın cüce şah’a tutumu değişir. Bu durumda cüce şah otoritesini korumak ve ispatlamak adına Sevgi ve Barış’ın ölümünü emreder. Ol zaman içinde olmayan olur. Sevgi ve Barış göğe yükselerek önce bir grifona, ardından kuşa dönüşürler. Başka bir dünyada huzur içinde farklı bir cisimle var olurlar. Barış,  Kâmil gibi sevdiğini ardında bırakmaz, yanında tutar.

Son bölüm yeniden günümüze Nazlı’nın Biryol’suz yaşamına döner. Şirket, molalar, sürekli izleniyor olmanın verdiği rahatsızlık, aşka özlem, kitaplara kaçış... “Herkes yaratıcı zekâsını geçimine adadı”(s.59) sözlerinde günümüz insanının sistem içinde sisteme uymak adına kendini bile es geçtiğini hissederiz. Kalıplara hapsolmuş şirket çalışanlarının, potansiyellerini kullanmamak için harcadıklarını, Nazlı’nın yalnızca kitap sayfalarının kanatlarında özgürleştiğini fark ederiz. Kanıksanmış, bastırılmış ne varsa okuduklarıyla cesaretlendiğini bir de.

Öyküler toplamı boyunca farklı anlatımlar, kurgular deneyerek kaleminin kıvraklığını hissettiriyor Arzu Eylem. Anlatımı tempolu, şiirsel bir yol izliyor. İroni kurgunun içine ustaca yerleştirilmiş. Zamanın ritmine, canlılığına, tabiâtına ilahi bir güçle tutunmuş kalemi.

Sabır Ağacı özellikle fantastik kurgusu olan ikinci bölümde yeryüzü ve gökyüzünü, gerçek yaşam ve kurgusal alan gibi dünyaları ikiye ayırırken kadın ve erkeğin dünyasını da ikiye ayırıyor adeta. Kadın bekleyişin, sabrın, olgunluğun erkekse hüküm sürmenin, heyecanın peşine düşüyor. Kelimelerin uzandığı her alana duyguları da ulaştırıyoruz. İşte bu yüzden aşk bir bağlaç gibi birleştiriyor kadın ve erkeği Sabır Ağa’nda.

Sabır Ağacı - Arzu Eylem / Siyah Beyaz Yayınları Mart 2013



* 31.12.2013 tarihli Birgün gazetesi Kültür Sanat sayfasında yayınlanmıştır.